Prof.Dr EKREM ÇULFA
Kentleşmenin hızla arttığı çağımızda, doğayla bağın kopması bireylerin ruhsal, toplumsal ve kültürel yaşamında çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Sanayi devrimi sonrasında Batı’da yükselen şehirleşme hareketi, bireyleri doğadan uzaklaştırırken; bu sürece karşılık olarak kent içi parklar ve kamusal yeşil alanlar gündeme gelmiştir (Howard, 1902). Türkiye’de ise 2017 yılından itibaren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hayata geçirilen “Millet Bahçeleri” projesi, şehirlerdeki yeşil alan ihtiyacını karşılamayı, aynı zamanda sosyal ve kültürel bir dönüşüm yaratmayı hedeflemiştir.
Millet bahçeleri, yalnızca estetik bir düzenleme ya da rekreasyon alanı değil; aynı zamanda bireylerin psikolojik iyilik hâline katkı sağlayan, çocuklar için pedagojik işlevler barındıran, toplumsal bütünleşmeyi güçlendiren, millî kimliği besleyen ve manevi değerlerle bütünleşen çok boyutlu mekânlardır. Bu nedenle, millet bahçelerinin katkıları sadece ekolojik ya da fiziki özellikleriyle değil; psikolojik, pedagojik, sosyolojik, millî ve manevi boyutlarıyla da incelenmelidir (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2019).
Millet bahçeleri, geniş yeşil alanları, yürüyüş yolları, spor sahaları, oyun alanları, kütüphaneler, millet kıraathaneleri, botanik bahçeleri ve kültürel etkinlik alanları ile çok işlevli mekânlardır. Bu mekânlar, hem bireysel kullanım hem de toplumsal etkinlikler için tasarlanmıştır (Korkmaz, 2020).
Ekolojik açıdan millet bahçeleri, şehirlerin karbon salınımını azaltma, ısı adası etkisini hafifletme ve biyolojik çeşitliliği koruma gibi önemli işlevlere sahiptir (Ünal, 2021). Ayrıca estetik olarak şehirlerin betonlaşmasına karşı bir denge unsuru oluşturarak kent yaşamını daha yaşanabilir hâle getirir.
Psikolojik açıdan yeşil alanların insan zihnine olumlu etkileri uzun zamandır bilinmektedir. Kaplan ve Kaplan’ın (1989) “Dikkat Restorasyon Teorisi” (Attention Restoration Theory), doğa ile temasın bireylerin zihinsel yorgunluğunu azalttığını, dikkat kapasitelerini yenilediğini ortaya koymuştur. Millet bahçeleri de bireylerin stres seviyelerini düşürmekte, ruhsal dinginlik sağlamaktadır (Öztürk, 2020).
Çocuklar açısından doğa ile temas, duygu düzenleme becerilerini artırmakta ve özgüveni desteklemektedir. Yetişkinlerde ise doğa yürüyüşleri, açık havada spor ve sosyal etkileşimler depresyon ve anksiyete semptomlarını azaltmaktadır (Ulrich et al., 1991). Türkiye’de yapılan bir araştırma, İstanbul’daki millet bahçelerini düzenli ziyaret eden bireylerin psikolojik iyi oluşlarının belirgin şekilde yüksek olduğunu göstermektedir (Demir & Güler, 2022).
Millet bahçeleri, pedagojik açıdan da önemlidir. Doğa temelli öğrenme, çocukların bilişsel ve sosyal gelişiminde önemli rol oynar (Louv, 2005). Millet bahçelerinde düzenlenen doğa kampları, bilim atölyeleri ve çevre eğitimi etkinlikleri, çocukların deneyim yoluyla öğrenmesine imkân tanır.
Ayrıca bu alanlar, çocuklara çevre bilinci aşılamakta, sürdürülebilirlik ve ekolojik farkındalık konularında eğitim sağlamaktadır (Yılmaz, 2021). Pedagojik açıdan en kritik katkı, çocukların sadece sınıf içinde değil, doğrudan çevreyle etkileşim içinde öğrenmelerini desteklemesidir. Bu, modern eğitim anlayışının temel unsurlarından biri olan “deneyimsel öğrenme” ile uyumludur (Kolb, 1984).
Toplumsal yaşamın merkezinde yer alan millet bahçeleri, sosyal sermaye üretimi açısından önemlidir. Putnam’ın (2000) sosyal sermaye teorisine göre, bireylerin birbirleriyle kurdukları ilişkiler toplumsal güveni ve dayanışmayı artırır. Millet bahçeleri, farklı sosyoekonomik grupları bir araya getiren, toplumsal kaynaşmayı kolaylaştıran mekânlardır.
Kuşaklar arası etkileşim açısından da önem taşırlar. Çocuklar oyun alanlarında vakit geçirirken, yaşlı bireyler yürüyüş yollarında veya kıraathanelerde sosyalleşmektedir. Bu etkileşim, kuşaklar arası dayanışmayı güçlendirir (Şentürk, 2019). Ayrıca göçmenler ve yerli halkın aynı mekânlarda sosyalleşmesi, toplumsal uyumu destekleyen bir unsur olarak öne çıkar.
Millet bahçeleri, modern kent yaşamıyla millî değerlerin harmanlandığı alanlardır. Bu mekânlar, Cumhuriyet’in şehircilik vizyonunu güncelleyen ve “millet için ortak yaşam alanı” kavramını güçlendiren bir niteliğe sahiptir (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2019).
Millet bahçelerinde yer alan millet kıraathaneleri, Türk kültüründeki sohbet, paylaşım ve dayanışma geleneğini yaşatmaktadır. Ayrıca millî bayramlarda ve özel günlerde millet bahçelerinde düzenlenen etkinlikler, toplumsal hafızayı güçlendirmektedir (Aydın, 2021). Bu bağlamda millet bahçeleri, kentlerde millî kimliğin yeniden üretilmesine hizmet etmektedir.
Manevî açıdan millet bahçeleri, bireylere huzur, içsel dinginlik ve tefekkür imkânı sunmaktadır. Doğayla temas, insanın yaratılıştan getirdiği manevî ihtiyaçları destekler. İslam kültüründe doğa, Allah’ın kudretini ve yaratılış mucizesini hatırlatan bir unsurdur (Karaman, 2018). Millet bahçeleri, bu bağlamda bireylerin manevi tefekkürlerini güçlendiren mekânlardır.
Ayrıca millet bahçelerinde cami, mescit ve kültürel etkinlik alanlarının bulunması, toplumsal maneviyatın güçlenmesine katkıda bulunmaktadır. Bu alanlar, dini ve kültürel değerlerin gündelik yaşamla iç içe yaşanmasına imkân vermektedir.
Türkiye’deki millet bahçeleri, modern şehircilik anlayışının ötesinde çok boyutlu katkılar sağlayan mekânlardır. Psikolojik açıdan stres azaltıcı, pedagojik açıdan eğitim destekleyici, sosyolojik açıdan bütünleştirici, millî açıdan kimlik pekiştirici ve manevi açıdan huzur verici işlevler barındırmaktadır.
Bu yönleriyle millet bahçeleri, yalnızca kentsel mekân düzenlemeleri değil; aynı zamanda toplumun psikososyal ve kültürel yapısını güçlendiren projelerdir. Gelecekte yapılacak çalışmaların, millet bahçelerinin uzun vadeli toplumsal etkilerini ölçmesi ve özellikle çocukların gelişimi üzerindeki katkılarını ayrıntılı biçimde incelemesi önem arz etmektedir.