Uzm. Dr. Fırat Atak
  21-05-2021 12:16:00

Covid sonrası kronik yorgunluk nasıl geçer?

Covid sonrası kronik yorgunluk nasıl geçer?

 

Covid-19 tüm hızıyla devam ederken iyileşen hastalardaki en sık görülen bulgular; %50 oranda yorgunluk hissi, %30-45 oranında nefes problemleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca uyku dengesizlikleri, bağırsak alışkanlığında değişiklikler, beyin sisi (konsantrasyon-hafıza problemleri), libido azalması ve sinsi ağrı değişimleri olarak kişinin yaşam kalitesini bozmaktadır. Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Mehmet Ali Elmacıoğlu, covid-19 geçiren hastalarda sonradan oluşan kronik yorgunluk hakkında açıklamalarda bulundu.

Kronik inflamasyon süreci dolaşım sisteminde ve damarların iç yüzeyini kaplayan endotel zarında hasar ve hassasiyete neden olmaktadır. Özellikle dokuların sağlıklı beslenmesini ve oksijenlenmesini sağlayan mikroskobik damar ağı bundan etkilenmektedir. Yetersiz dolaşım yetersiz oksijenlenmeye neden olur. O doku yeteri kadar beslenemez ve enerji üretemez hale gelir. Normal şartlarda kan düzeyinde korunan asitlik ve oksijen/karbondioksit dengesi doku düzeyinde bozulmaya başlar. Bunun net sonucu olarak doku düzeyinde artmış yıkım ürünlerinin birikimi (oksidasyon) ve antioksidan sistemlerin düzeltemediği bir doku asidozu ortaya çıkmasıdır. Özellikle hücrenin enerjisini sağlayan ve hücrenin pili olarak adlandırılan, mitokondri adı verilen yapılar bu değişimlerden olumsuz etkilenir. Hücresel enerji işleyişi bozulur ve doku düzeyinde yetersiz oksijenlenme meydana gelir. Antioksidan kapasitemiz bu zararlı maddeleri temizlemek için hızla tükenmeye başlar. Vücudumuzda ve dokularımızda biriken zararlı maddeleri uzaklaştıran lenfatik damar sistemi de oluşan bu yoğunluğa cevap veremediğinde; ağrı, halsizlik, nefes problemleri kaçınılmaz olarak karşımıza çıkmaktadır. Yani temel sorun dolaşım problemidir ve doku düzeyindeki bu küçük damarların yeteri kadar fonksiyon gösterememesidir.

Diğer önemli bir neden de kronik inflamasyona öncülük eden sitokinlerin kan-beyin bariyerini geçerek vücudumuzda hormon salınımını denetleyen hipotalamusu etkilemesidir. Bunun sonucu olarak hormonal değişimleri tetiklenerek; kronik yorgunluk, beyin sisi, uyku problemleri, libido azalması gibi bulgulara neden olabilmektedir. Devam eden inflamasyon zaten hassas bir durumda olan Akciğerler ve solunum organlarında da fonksiyon kaybının uzamasına neden olmaktadır. Akciğerlerde meydana gelen yetersiz oksijen değişimi de bu şikayetlere neden olan en önemli unsurlardan bir tanesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bağışıklık sistemindeki bu bütünsel bozulma ve tedavi sürecinde kullanılmak zorunda kalınan ilaçlara ikincil olarak ortaya çıkan bağırsak flora bozukluğunu da tetiklemektedir. Hastalarda şişkinlik, gaz, sindirim problemleri bu kronik yorgunluk tablosuna eşlik etmektedir. Ayrıca bozulmuş olan bağırsak florasından vitamin, mineral, eser element ve sağlıklı yağların emilimi de sekteye uğramaktadır.

Bu hastaların sağlıklı yaşam programlarında dikkate alınması gereken ve tedavi desteğinde önemli ipuçları mevcuttur. Bu tedavi ipuçlarını nedenlere yönelik maddeler halinde sıralamak uygun olacaktır. Dolaşım, solunum sisteminin ve antioksidan kapasitenin desteklenmesi: İnflamasyon yanıtını düzenlemek. Dolaşım sistemini desteklemenin en kolay yolu yeterli su tüketimin sağlamaktır. Kilogram başına en az 30 ml olacak şekilde (böbrek hastaları kendi hekimlerinin izin verdiği ölçüde su tüketmeye dikkat etmelidir) günlük su içmeye çalışılmalıdır. Çay ve kahve tüketiminin fazla olması da idrarla sıvı kaybına artışına neden olduğu için belli bir miktarı aşmamalıdır.

Kişinin kendi başına yapabileceği en pratik uygulama yürüyüştür. Hastaların hem dolaşım sistemini hem de solunum sistemini olumlu yönde etkiler. Dolaşım sistemini destekleyen yürüyüş öncelikle kişinin efor kapasitesi ile uyumlu olmalıdır. Uzun süreli ve yüksek tempolu yürüyüşler halen nefes problemi devam eden hastalar için uygun değildir. Yürüyüş öncelikle düşük tempolu ve nefes/yorgunluk problemine yol açmayacak şekilde olmalı yavaş yavaş artırılmalıdır.

BAĞIRSAK FLORASININ DESTEKLENMESİ:

Sağlıklı bir bağırsak sisteminin Akciğer ve hücresel bağışıklıkta anlamlı rolü olduğu bilinmektedir. Bağırsak florası bozuk olan hastaların ağır Covid geçirme ve ölüm oranları daha yüksek bulunmuştur.

Bağırsak florası desteklenirken bu kişiye özel bir şekilde planlanmalıdır. Hangi ana besin gruplarına ve gıdalar duyarlılık olduğu tespit edilmeli. Eliminasyon ve kaçınma diyetlerinin yanı sıra kişiye özgü prebiyotik ve probiyotik takviyeleri belirlenmelidir. Bağırsak hücrelerine ve bağışıklık yanıtlarına katkı sunmak amaçlı beta glukan, D-riboz ve glutamin destekleri de bu hastalarda fayda sağlamaktadır. Tedavi sürecinin bütünlüğü için bağırsakları yöneten enterik sinir sisteminin sağlıklı çalışması gerekmektedir. Bunu sağlamak için probiyotik takviyelerin yanı sıra organa yönelik nöralterapi ve akupunktur uygulamaları da yapılmalıdır.

VİTAMİN, MİNERAL, ESER ELEMENT VE SAĞLIKLI YAĞ DESTEKLERİNİN PLANLANMASI:

Bağırsaklardan yetersiz emilim veya emilemeyecek derecede kalitesiz sindirilmiş gıda son ürünleri ise göz ardı edilmemesi gereken bir unsur olarak değerlendirilmelidir.

Bu dönemde hastaların omega 3, Q 10, NADH, A, B, C vitaminleri, D vitamini, folik asit, çinko, selenyum ve magnezyum takviyelerine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duydukları belirlenmiştir. Kaslarda oluşan güçsüzlük için günlük germe çekme egzersizleri, gerekirse Acetyl L-Karnitin ve kan demir düzeyleri izlenerek demir takviyesi de başlanması planlanabilir.

 AĞRI TEDAVİSİ:

Bu hastalarda görülen ağrı tipi daha çok doku düzeyinde gerçekleşen değişimlere bağlıdır. Kronik yorgunluk bulgularının da eşlik ettiği karma bir ağrı türüdür. Dokularda serbest sonlanan sinir uçlarında ortaya çıkan aşırı duyarlılık (ince lif nöropatisi) benzeri yanıcı batıcı ağrı karakterinden, kas spazmlarının yoğun olarak görüldüğü sıklıkla sırtta, omuz, boyun bölgesinde ve daha az oranda bacaklarda yerleşimli bir şekilde görülebilmektedir.

Tedavisinde nöralterapi ve terapötik lokal anestezik uygulamaları altta yatan nedene yönelik olarak etki oluşturduğu için ilk planda kullanılmakta ve oldukça iyi sonuçlar alınmaktadır. Ayrıca asidite ve nöropatik ağrıya yönelik olarak detoks-baz-düşük konsantrasyonlu prokain infüzyonları ile hem kronik yorgunluk şikayetine hem de ağrıya yönelik olumlu destek sağlanabilmektedir. Bu hastalarda mineral ve eser element eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkan gelişen ağrılarda ortomoleküler destek infüzyonları (vitamin C, magnezyum, B1, çinko) tedavide önemli bir yer oluşturmaktadır. Doku asiditesi ve oksidasyonu azaltma amacı ile ozon uygulamalarının da katkı sağlayacağı bilinmektedir.

 SAĞLIKLI BESLENME SÜRECİNİN YÖNETİMİ:

Hastaların bağırsak flora düzenlemesi esnasında kişiye özel beslenme planın yanı sıra antiinflamatuar, antioksidan ve sağlıklı besinler seçilmelidir. Mevsimine uygun olarak tüketilecek taze meyve, taze sebze, kök sebzeler, sağlıklı etler (mevsim balıkları, az yağlı kırmızı et, kemik/et suyuna çorba), yumurta, kavrulmamış kuruyemişler mineral, eser element ve vitamin açısından destek sağlayacaktır.

Karbonhidrattan düşük ve proteinden zengin bir beslenme türü seçilmelidir. Şeker, rafine karbonhidrat içeren her türlü üründen (kek, pasta, beyaz ekmek, börek, şekerleme, gofret) ve beyaz undan tüketiminden kaçınmak yerinde olacaktır. Şeker ağırlıklı bir beslenme türü inflamasyon gelişimini kolaylaştırarak hem asidik tabloyu artıracak hem de magnezyum gibi birçok mineral /eser elementin sağlıklı kullanımına engel olacaktır.

Zerdeçal, zencefil, kuşburnu, yeşil çay, ananas meyvesinde bulunan bromelain, siyah üzüm çekirdeğinde bulunan resveratrol gibi besinler direkt ve indirekt olarak ağrı düzeylerinde azalmaya neden olurlar. Kırmızı meyvelerin (böğürtlen, kuşburnu, çilek, yaban mersini, vb.) C-reaktif protein seviyesini azalttığı, yani iltihabın anahtar bir göstergesinde azalmaya neden olduğu bulunmuştur.

Gıda duyarlılıkları inflamasyonu tetikleyerek bağışıklık sistemi aracılığı ile ağrı artışına neden olabilir. Gluten, laktoz duyarlılığı, bağırsak florası bozuklukları ve Kandida gelişimi ağrı yanıtlarında artışı tetikleyebilmektedir. Doymuş yağ oranı yüksek gıdalar, kızarmış yiyecekler ve bazı hastalarda tereyağı, omega-6 içeriği yüksek birçok bitkisel yağ (mısır yağı, soya fasulyesi yağı ve ayçiçeği yağı gibi) da inflamasyonu artırabilir.

Her türlü alkol, fazla kafein, süt ürünleri, gıdaların raf ömrünü uzatmak için kullanılan sentetik koruyucular (örnek: E240-259 nitratlar), hazır/donmuş gıdalardaki kimyasallar, gıda boyaları, mono sodyum glutamat (Çin tuzu) ve aspartam da kaçınılması geren ürünler arasında yer almaktadır.

UYKU KALİTESİNİN SAĞLANMASI:

Sağlıklı bir uyku iyileşmeyi destekleyen melatonin salgısının kaliteli ve yeterli bir düzeyde salgılanmasına yol açar. Uyku kalitesini belirleyen diğer unsurlar ise; bilgisayar, cep telefonu, televizyon gibi elektromanyetik uyaranlardan uzak, iyi havalandırılmış, yeterince karanlık ve gürültüsüz bir ortamda 8 saatlik bir uyku olarak tanımlanmaktadır.

  Bu yazı 2560 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
BİZİ TAKİP EDİN
  • HABER ARŞİVİ
    YUKARI